Balkan turumuzun 2. Günü için sabah heyecanla uyanıp, kahvaltıdan sonra hemen aracımıza biniyoruz. Karadeniz şehirlerinde yolculuk eder gibi yemyeşil dağların, tarlaların, güzel bahçeli evlerin arasından geçerek, hafif hafif çiseleyen yağmur damlalarının camda çizdiği yolları izleyerek, Bosna’ya doğru ilerliyoruz.
Bosna’ya vardıktan sonra rehberimizin yönlendirmesiyle hemen bir börekçiye girip Boşnak böreği söylüyoruz, bir porsiyon kıymalı ve bir porsiyon patatesli. Bana kıymalı olanı çok ağır geliyor, fakat patateslisi fena değil.
Karnımızı güzelce doyurduktan sonra çarşıda bulunan Gazi Hüsrev Bey Camii’ne doğru yürüyoruz.
Gazi Hüsrev Bey cami, 1531 yılında Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev tarafından yaptırılmış.

Bosna Başcarşı
Bilgilendirme kısmında yazdığına göre, Osmanlı döneminin en temsili camisi olup, Bosna’da İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Gazi Hüsrev tarafından yaptırılmış ve o dönem Osmanlı İmparatorluğu'nun baş mimarı Acem Asir Ali tarafından tasarlanmıştır.

Gazi Husrev Bey Camii

Gazi Husrev Bey Camii
Bosna’nın gelişmesinde ve Müslümanlığın yayılmasında çok büyük hizmetler veren Gazi Hüsrev hem Türkler hem Boşnaklar tarafından çok seviliyor.

Bosna Saat Kulesi

Savaşta hayatını kaybeden bazı Bosnalıların isimleri…
Camiden sonra Latin Köprüsü’ne doğru yürüyoruz.

Bosna Sokakları

Latin Koprusu
1.Dünya Savaşı’nın çıkmasına sebep olan, Avusturya-Macaristan Prensi Franz Ferdinand ve eşi Sofia’nın, bir Sırp milliyetçisi olan Gavrilo Princip tarafından suikasta uğradığı yer Latin Köprüsü. Saldırıdan 1 ay sonra Avusturya Macaristan, Sırbistan’a savaş ilan etti. Diğer ülkelerin de karışmasıyla yaklaşık 15 milyon kişinin hayatını kaybettiği 1. Dünya Savaşı başlamış oldu.

Milijacka Nehri ve Latin Koprusu
Köprüden sonra rehberimizin çarşıdayken tarif ettiği Aliya İzzetbegoviç’in mezarına uğruyoruz. Eylül ortası olmasına rağmen hava oldukça serin ve sürekli yağmur çiseliyor. 15- 20 dakika bir yokuş çıktıktan sonra mezarlığa varıyoruz.

Aliya İzzetbegovic’in Mezarı
Savaştan önce çocuk parkı olan Kovaçi şehitliğinde, hilal şeklinde yapılmış olan bir havuzun ortasındaki yıldız görünümünde bir mezarda yatıyor Bilge Kral. Ölümünden önce kendisi için büyük bir anıt mezar yapılacağını öğrenince, şehitlerin arasında sade bir mezarda yatmak istediğini vasiyet etmiş ve bunun üzerine naaşı buraya gömülmüş. Biz de bu mütevazı insana birer Fatiha okuyup mezarlıktan ayrılıyoruz.
Bosna sokaklarında gezerken bardaktan boşanırcasına bir yağmur başlıyor ve gördüğümüz bir kiliseye sığınıyoruz. 2 katlı bu küçücük kilisenin yağmurdan dolayı dışarıdan fotoğrafını çekemiyoruz. 5. Ya da 6. Yüzyılda yapıldığı tahmin edilen kilise, Bosna’nın en eski kilisesi. İçerde kimse olmadığı için yağmur bitene kadar burada oyalanıp her yerini inceliyoruz.

Eski Ortodoks Kilisesi
Yağmurun azalmasıyla rotamızı İsa’nın Kalbi katedraline çeviriyoruz. 1889 yılında inşa edilen bu katedral küçük bir meydanda bulunuyor ve etrafında birçok kafe-restoran var.

İsa'nın Kalbi Katedrali

Papa 2. Ioannes Paulus


Saraybosna Gulu, unutma, unutturma..
Çiseleyen yağmur altında biraz yürüdükten sonra Bezistan isimli çarşıya varıyoruz. Burada çok uygun fiyata hediyelik eşya bulabileceğiniz dükkanlar bulunuyor. Anneme ve Vildan Ablama buradan güzel gümüş yüzükler alıyorum.

Bezistan

Boşnak Kahvesi ve Elma Cayı
Kahve cezveyle birlikte geliyor, yanında lokum var. Türk kahvesinden sunumdan başka bir farkı olmadığını görüyoruz.
Buluşmak için rehberimizin verdiği saatin gelmesiyle sebilin bulunduğu meydana ilerleyip güzel Bosna’ya son kez bakarak veda ediyoruz.
Bir daha böyle büyük acılar yaşamaman dileğiyle güzel şehir…
Kategori : Balkanlar Etiketler : aliya izzetbegoviç, balkanlar, bosna hersek, eski ortodoks kilisesi, gazi hüsrev bey cami, isa'nın kalbi katedrali, latin köprüsü, saraybosna, saraybosna gülü